Görmediğimiz, göremediğimiz, görmezden geldiklerimiz! Evsizler… Yoğun kış şartlarının kendini hissettirmeye başlayacağı yılın bu günlerinde,“evsizler” ve kent yaşamımızın içine kadar sokulup gözlerimizin içine bakıp, kalbimizin derinliklerinde merhamet arayan sokak hayvanları içimizi titretir. “Evsizler”! Hangi yaşta olursa olsun, sokaklarda, dükkân önündeki kuytularda, otogarlarda ısınmaya çalışan, toplumun dışladığı görmezden gelmeye hatta ürperip uzak durmaya çalıştığımız içimizden birileridir onlar…
Çoğu zaman, işsizlik, yoksulluk, çaresizlikten bu durumdadırlar. En çok ilgisizlik acıtır canlarını. Ülkemizde, 60’lı, 70’li yıllarda evsizlik bu günkü kadar dikkat çekici boyutlarda değildi. Sokaklarda, cami köşelerinde dilenenler boldu ama evsiz kavramı “köprü altı” insanları dışında pek bilinmezdi. Bayramda kurbanlar onların yoğun olduğu bölgelerde kesilip dağıtıldığı için, onların teneke, naylon, kartondan da olsa başını sokacak derme çatma bir gecekonduda yaşadıklarına tanık olmuştum. Yani o yıllarda iyi kötü başını sokacağı birkaç metrekarelik yeri olurdu evsizin, dilencinin. Her mahallenin sabit dilencileri de vardı. Başkentin Bahçelievler semtinde bizim sokağımızın da bir kaç müdavimi, “kadrolu dilencilerimiz” vardı. Haftanın belirli günleri öğle saatlerine doğru kapıya damlar, merdiven eşiğinde geniş sini tepside sunulan bir kaç kap yemeğini yer, evde ona göre kılık kıyafet benzeri ne varsa harçlığı ile birlikte alır giderdi. Bazılarının tiyatro yeteneği yüksekti. Elini ayağını büküp engelliymişçesine davranış sergileyip, duygu sömürüsü yapardı. Büyüklerimize her ne kadar; “bu adam rol yapıyor sakat filan değil” desek de onlar; “madem kapımıza geliyor, karnı doymadan bir şeyler vermeden boş çevirmek olmaz” diyerek “kadrolu” tanrı misafirlerinin karnını doyururlardı. Eski dostlarla o yılları anımsarken, ülkemizin kentlerinde çoğu evlerde benzer yaşanmışlıkların olduğunu anlatır dururuz aramızda.
Gerçek anlamda evsizlerle ilk tanışmam 70’li yıllarda yurt dışındaydı. Altlarına serdikleri karton parçalarının üzerine kıvrılıp sızan “alkolik” görünümlü kırmızı burunlu, yanakları kızarmış, kirli sakallı adamlar ve yağlı saçlı, uzun kirli tırnaklı kadınları görünce ne olup bittiğine pek bir anlam verememiştim. Öğrencilik yıllarımda Fransa başta olmak üzere Avrupa’da gördüğüm pek çok yerde “evsizliğin” refah seviyesi yüksek ülkelerde ciddi boyutlara tırmandığını, hatta kangren haline gelen toplumsal bir sorun olduğuna tanık olmuştum.
Aradan geçen zamanda ülkemizde de artış gösteren evsizler konusu, günümüzde Batı’nın başını ağrıtacak boyutlarda. Birleşmiş Milletler, dünyada 100 milyon civarında evsizin bulunduğunu açıkladı. Ülkemizde evsizlerle ilgili düzenli çalışma yapan Şefkat Der sivil toplum örgütünün verilerine göre, İstanbul’da 7 binin üzerinde evsiz var! Bu sayı Türkiye genelinde 70 bini buluyor. Dünya geneline baktığımızda ise, ilk sırada 60 bin evsizin yaşadığı New York’u görüyoruz. Bunun 20 binden fazlasının çocuk yaşta olması, dünya devi ABD için son derece düşündürücü. New York’u yine bir başka Amerikan kenti Los Angeles, Moskova ve Meksiko City izliyor. Ülke bazında baktığımızda, büyük bir ekonomiyi Almanya’yı görüyoruz. Avrupa Birliği’nin lokomotifindeki evsizlerin sayısı bir milyonun üzerinde! Araştırmalar ise hiç iç açıcı değil. Ekim ayından bu yana dokuz evsizin donarak öldüğü Almanya’da, önümüzdeki birkaç yıl içinde 1 milyon 200 bin kadın, erkek ve çocuğun evsiz kalabileceği belirtiliyor.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’de de tablo karanlık. Geçen yıl yaklaşık 550 bin evsizin bulunduğu ülkede bu sayı giderek yükseliyor. ABD’deki evsiz kadınların yaklaşık yüzde 76’sı yerel barınaklarda veya kentsel konutlarda kendilerine iyi kötü sığınacak yer bulabilirken, evsiz erkeklerin yüzde 70’i sokaklarda yaşıyor.
ABD’deki evsizliğin temel nedeni işsizlik ve yoksulluk. Çarpıcı olan ise, evsizlerin 60 binden fazlasının Amerikan ordusu gazilerinden oluşması. ABD’de yakın bir gelecekte, Kore, Vietnam, Lübnan, Orta Doğu ve Afganistan’da çarpışan eski askerlerden oluşan evsiz sayının bir milyonu bulabileceği ifade ediliyor.
“Evsizlik, sokaklarda yaşam” çoğu zaman göz ardı edilen insanlığın en önemli sorunlarından biridir. Parklarda, bahçelerde, sokaklarda, cami avluları ve otogarlarda gece-gündüz, kış-yaz inanılmaz bir yaşam mücadelesi veren, görmezden gelsek de orada olan, yaşlı-genç-çocuk-kadın tüm bu insanlar büyük dramın birer parçalarıdır… Toplumdan dışlanmış, itilip kakılan, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan, en insani ve temel hak olan barınma hakkından yoksun kişiler… Donarak öldüklerinde basına malzeme olup kamuoyunun dikkatini çeken biçare insanlar… Sadece dondurucu Aralık ayındaki Dünya İnsan Hakları Gününde hamasi söylemler eşliğindeki yardımlarla hatırladıklarımız… Devlet, STK’lar ve hayırseverler bu konuya yeterince ağırlık vermezlerse, sokaklarımızdaki on binlerce Suriyeli ile birlikte ülkemizin de bu konudaki geleceği, Almanya-ABD kadar sıkıntılı olabilir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.