“Culumpçu”

Değerli okurlarım, bugün size bir masal anlatmaya karar verdim.

Efendim, memleketin birinde anlı mı anlı, şanlı mı şanlı bir kral yaşarmış. Sadece dünyadaki değil, diğer gezegenlerdeki krallar, imparatorlar da ona diş bilerken, bir yandan da onu çok kıskanırlarmış.

Yıllardır dost bildiği ülkelerin bu ikiyüzlü tavırlarından kuşkulanan kral savunma gücünü arttırmak için orduya yeni kişilerin alınmasını emretmiş. Hemen ülke çapında çağrıda bulunulmuş.

Ahalinin çoğu mesleklerine göre iş aramayı bırakıp, geleceklerini garantiye almak için askerliği tercih etmişler. Askerlik şubelerinin önünde kayıt yaptırmak için yüzlerce metre uzunluğunda kuyruklar oluşmuş. Başvuranların neredeyse %90ı yıllardır işsiz kalan üniversite mezunu, hatta master ve doktora sahibi gençlermiş.

Askerlik şubesindeki kayıt işlemini yapan yazıcı onbaşı adaya mesleğini soruyor, doktor, mühendis, ekonomist, bilgisayarcı, öğretmen, muhasebeci gibi cevaba göre onları farklı sınav odalarına yönlendiriyormuş.

Derken adaylardan biri mesleğinin “culumpçu” olduğunu söylemiş. Yazıcı culumpçuluğun nasıl bir meslek olduğunu anlayamamış ve copçu mu, topçu mu, popçu mu diye tekrar tekrar adaya mesleğini sormuş. Aday da culumpçu diye ısrar edince, bu kez culumpçunun ne yaptığını sormuş. Aday da culump yaparım demiş.

Yazıcı işinin aksamaması için adayı alıp başçavuşuna götürmüş, adayın culumpçu olduğunu ve ne iş yaptığını anlamadığı için hangi sınav odasına yönlendirmesi gerektiğini sormuş. Başçavuş, sen culumpçunun ne yaptığını nasıl bilemezsin diye onbaşıyı fena halde fırçalamış. Çabuk işinin başına dön, ben hallederim, demiş. Ama peşinden adaya ne iş yaptığını bu kez kendisi sormuş. Aday yine, culump yaparım, diye yanıt vermiş. Culumpçu mesleğinin muamması, her kademede Vehbi’nin kerrakesi gibi tekrar etmiş. Olay üstlerin culumpu bilemeyen astlarını fırçaladığı, hiyerarşik bir düzen içinde ordunun tepesine kadar yükselmiş, ülkenin aynı zamanda başkomutanı olan Krala kadar gelmiş. Kral da adayı dinledikten sonra hemen emrini vermiş. “Ordumuzda Culumpçu sınıfı kurulacak ve en kısa zamanda ve

Dünyada ilk culump benim ülkemde gerçekleşecek.” demiş.

Ertesi gün ülkenin gözlerden uzak, kuş uçmaz kervan geçmez çölünün ortasında, Yap İşlet Devret (YİD) modelinde, culump imalatı için milyar dolarlık fiyat karşılığında çalışmalara başlanmış. Güvenlik gerekçesiyle ihalesi yapılmadan görevlendirilen ülkenin işini en iyi bilen müteahhitleri ile törenler eşliğinde YİD sözleşmesi imzalanmış. Peşinden muazzam bir culump yapım tesis kurulmuş. Culumpçu, kimselerin alınmadığı, karışmadığı, denetlemediği bir tesiste tek başına imalata başlamış. Bu arada tesis havadan ve karadan en yüksek derecede koruma altına alınmış.

Ne var ki tüm çaba ve titizliğe rağmen, ordudan bir türlü ayıklanamayan ajanlar olayı hizmet ettikleri kıskanç ülkelere anında intikal ettirmişler. Kıskanç ülkeler blöf yapıp, “Bizim culump sınıfımız yıllardır ordumuzda başarıyla hizmet vermektedir…” şeklinde yalan haberlerle kralı korkutma çabasına girmişler, ama bir yandan da için için meraktan çatlıyorlarmış.

Ajanlar, casuslar, istihbarat teşkilatları görülmemiş bir çaba içine girmişler. Altı ay sonra culumpun imalatı tamamlanmış. Denemesinin açık denizlerde yapılacağı haberi, dünyanın yazılı ve görsel basını tarafında manşetten verilmiş. Ortalık anında toz duman olmuş.

Kıskanç ülkeler krala, bu işi yapamazsın, ortak yasalarımıza aykırı, gerekirse bazı yaptırımlara başvururuz, şeklinde nota verme yarışına girmişler. Ama her seferinde culump imalatı bizim dâhili işimizdir, siz karışamazsınız, yaptırım kararlarınız ise bizce yok hükmündedir, şeklindeki sert ifadelerle hepsini terslemiş.

Derken beklenen gün gelmiş. Kraliyet tersanelerinde imal edilen en büyük savaş gemisi,  içinde kral olduğu halde sivil erkân ve askeri kurmayları ile birlikte, onlarca savaş gemisinin refakatinde denize açılmış. Culumpçu da elindeki culump kutusunu sıkı sıkı tutar vaziyette aynı geminin gizli bir kamarasında sessizce bekliyormuş.

Kraliyet uçak gemilerinden kalkan uçaklar havadan, refakatçi savaş gemileri yüzeyden denizin altından armada gemisini çok sıkı şekilde koruma altına almışlar.

Bir yandan da diğer ülkelerin deniz ve hava unsurları kraliyet filosunu takibe almışlar. Hatta tacize kadar giden manevralar yapıyorlarmış. Ülke uçakları zaman zaman tacizci uçaklarla it dalaşına bile girmişler.

Filo engin denizin en derin yerinde durmuş, heyecan da artık son noktaya ulaşmış. Culumpçu elinde altın renginde bir kutu ile bando mızıkanın coşkulu marşları eşliğinde, güverte üzerinde bekleyen imparatorun huzuruna çıkmış. Kutuyu özenle açmış, içinde kadife kumaşlara sarılı, 5 cm çapında pırıl pırıl parlayan çelik bir küre varmış.

Culumpçu krala “Haşmetlim işte imalatım culump budur. İmparator büyük özenle culumpu iki elin arasına almış. Hazır bulunan gazete muhabirleri ve TV kameralarının karşısında uzun bir nutuk atıp, culumpun ülkeye sağlayacağı yararları en detayına kadar anlatmaya başlamış. Aniden aklına muhalifleri gelmiş. Derhal culump projesinin bütçeye yük getirmeyeceğini, memleket hayrına bir proje üretemediklerini, ses tonunu yükselterek muhaliflerine göndermede bulunmuş. Başarılarını diğer ülkeler gibi, kraliyete muhalif olanların da kıskandığını, veciz ifadelerle haziruna bir kere daha anlatmış.

En büyük kral bizim kral tezahüratı altında elinde culump güvertenin kenarına kadar gitmişler.

“Peki şimdi ne yapacağım?” demiş. “Şimdi culumpu denize atacaksınız,  haşmetlim.” diye cevap vermiş, culumpçu…

Sivil ve askeri zevatın büyük tezahüratı eşliğinde kral, elindeki küreyi “Ya Allah Ya Bismillah” deyip, okyanusun sularına bırakmış…

Sudan “culump” diye bir ses çıkmış…

Herkes neler olup bittiğini anlamazken, dünya çapında ses çıkaran culump projesi, milyarlık bütçesiyle birlikte alkışlar eşliğinde deryaların dibinde kaybolmuş, gitmiş.

İşte bir masal da böylece bitmiş; onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…

Ha, az kalsın sonrasında culumpcuyla müteahhitlere ne olduğunu söylemeyi unutuyordum.

Culumpçu, kralın baş danışmanlarının arasına tayin edilirken, YİD Projesinden kazanan müteahhitler de muradına erenler arasındaki yerlerini korumaya devam etmişler.

Share

Bir cevap yazın