Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın iniş çıkışları olan kişiliği muhtemeldir ki başkanlık seçim kampanyaları sırasında gün yüzüne çıkmıştı. Ancak bu denli patavatsız, tutarsız ve pervasız bir dış politika sergileyeceğini birkaç siyasi strateji uzmanı haricinde kendisine oy verenler de, onu yakından izleyen diğer başkentlerdeki diplomatik çevreler de anlayamamıştır. Ama giderek artan dozdaki “öngörülemez ve ipe sapa gelmeyen hamleleri” yakın çevresinde bile rahatsızlık yaratmaya başladı.
Trump’ın ansızın, Suriye’den çekilme kararı, en yakın müttefiklerinden Fransa Cumhurbaşkanı’na bile pes dedirtti. Emanuel Macron, Trump’ın ani çekilme kararını eleştirirken, “koordinasyonsuzluktan” yakınıp, “müttefikin güvenilir” olması gerektiğine dikkat çekti. Keza, Savunma Bakanı James Mattis ve IŞİD ile mücadele uluslararası koalisyonu Özel Temsilcisi Brett Mc Gurk’ un istifaları, Trump’ ın uluslararası boyuttaki önemli kararları alırken bile “kafasına göre takılıp”, en yakın mesai arkadaşlarının görüşlerini önemsemediğinin en önemli göstergeleri idi. Her ikisi de, Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararının ardından istifa etmişti.Trump ise, Suriye’den çekilme kararının 6 ay öncesinden verildiğini ve bu konuda beyanlarının olduğunu ifade etmekle yetindi.Daha önce üç Amerikan başkanına danışmanlık yapan, deneyimli politikacı Patrick Buchanan’ın ifadesi ile, Trump’ ın ABD’si; “boş şeylerle uğraşan, ciddi olmayan bir ülke”görünümü sergilemeye başladı.
Washington’daki bu “ruh halini” fırsat bilen en büyük rakipleri Rusya, Çin ve Hindistan ise boş durmuyor. Bu üçlü, her ne kadar temel sorunlarda bir türlü ortak bir noktada buluşamasalar da, aralarında eskisi kadar derin görüş ayrılıklarından söz edilmiyor. En azından Washington yönetiminin, “öngörülemez ve güvenilemez” olması konusunda her üçü de hemfikir ve onlara göre, NATO’yu da yanına alan bu devasa güce karşı “ortak tavır sergilemenin” zamanı geldi.
Hawn’ın yorumu, “Doğu Antantı”
Washington’da partiler üstü duruş sergilemeye özen gösteren, Amerikan Kongresi’nden haberler veren gazete The Hillile, Jeopolitik istihbaratlar yapan Stratfort’un analiz yazarlarından Jeff Hawn’ın vurguladığı gibi, ABD hakimiyetine son vermeyi amaçlayan Rusya ve Çin bu konuda ilk adımı attı bile! Bu adımı “Doğu Antantı” olarak yorumlayan Hawn’ın bu iddiasına mesnet teşkil edecek net bir oluşum henüz ortada yoksa da yakın gelecekte bu işbirliğinin meyvesi görünür olacaktır. Bu arada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, en çok görüştüğü liderin Çin Devlet Başkanı Xi Jining olduğunu unutmamalıyız. Putin, son Pekin ziyaretinde Çin’den dostluk nişanı alan ilk lider olmuştu. Putin, 2000 yılından bu yana Pekin’i tam 19 kez ziyaret etmesi de son derece manidar değil mi? Bir yanda güçlü lider Putin‘in Rusya’sı ile 2 dönem sınırlamasının Çin Halk Kongresi tarafından kaldırılarak Mao Zedong gibi ömür boyu bu görevde kalmasının önü açılan Devlet Başkanı Xi Jinig’in Çin’i, öte tarafta Donald Trump’ın ABD’si!
NATO benzeri bir ittifak mı?
Bu aşamada, Moskova-Pekin arasındaki antanttan NATO benzeri bir ittifak olarak söz etmek yersizdir. Ancak yenidünya düzeninde Rusya-Çin-Hindistan üçlüsünü görmezden gelip, 3 milyar nüfuslu büyük bir ekonomik potansiyele sahip Moskova-Pekin ve Yeni Delhi’nin orta vadede atacağı adımları hesaplayamayan ABD ve onun dümen suyunda hareket edenler, bu yanılgılarının bedelini en azından ekonomik olarak ödeyecektir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.