Gündem !…

Değerli Okurlarım, yaklaşık bir buçuk yıldır bu sütunlarda sizlerle paylaşmakta olduğum yazılarımda sıkça dile getirdiğim bir husus ülke gündeminin takip edilemez akışıyla ilgili oldu. Şu son zamanlarda kamuyu meşgul eden konulara kısa bir göz atalım. Ama hemen şunu vurgulayayım bu gündem konuları da öncekiler gibi yine kısa sürede unutulacak, yerini yenileri alacak, ama seçimlerde insanlar yine bildiğini okuyacak.

Covid 19 Salgını, ekonomi, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması, damadın görevden affı, 128 Milyar dolar, yüz yüze eğitimin zamanlaması, muhalefetteki partilere ait belediyelerin yardımlarına engel olunması, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın görevden alınması, Sedat Peker’in ifşaatı ve İçişleri Bakanının açıklamaları, Meral Akşener’in Rize’de karşılaştığı komplo, gibi her gün ardı kesilmeyen üzücü olaylar. Bunlara dış olayları da eklediğimizde köşemde satırlar yetmeyecektir. Bu nedenle dış olaylara değinmek istemedim.

Covid 19 Çin Sinovac aşısının 3 milyon dozluk ilk ithalatı 30 Aralık 2020 tarihinde gerçekleşti. Sağlık Bakanı şubat ayında 50 milyonun daha geleceğini açıkladı, ama gelmedi. 100 milyon doz dendi, gelmedi.  TRT mart sonuna kadar 28 milyon geldiği haberini yaptı. Çin aşısının ithalinde sorun çıkması üzerine, Sağlık Bakanı BioNTech ile anlaşma imzalandığını, firma CEO’su Uğur Şahin’in ağzından Türkiye’ye toplamda 120 milyon doz aşı gönderileceğini, hafta başında canlı yayında duyurdu. Haziran ayının sonuna kadar 30 milyon doz BioNTech aşısının gelmesi, 90 milyon dozun da sonbahara kadar tamamlanacağı beklenmekte. BioNTech aşısında ilk 3 milyon doz geldi ve uygulamasına başlandı, ama kafalar yine karışık. Her meslek gurubu haklı olarak aşı önceliğinin kendilerine de verilmesini isterken, aşı ithali de, uygulaması da devletin yetkililerince peşin olarak ilan edilen başarıya bir türlü ulaşamadı. Vefakâr ve cefakâr sağlık personeli artan bulaş vakaları karşısında tükenmeye başladı. Bazı tıp fakülteleri ve hastanelerde ciddi ölçülerde kadro boşluğu olduğu, Tıp Uzmanlık Sınavı (TUS) kazanan uzman adaylarının, dâhiliye, beyin ve genel cerrahi gibi Covid19 salgınında yoğun çalışan ihtisas dallarını tercih etmedikleri ve birkaç yıl sonra bu dallarda ciddi açıkların olacağı endişesi bulunmaktadır.

Ekonomideki darboğaz her geçen gün daha da daralırken, esnafa nefes aldırılacağı ilan edilen yardım desteği de bundan öncekiler gibi, beklenenin çok altında kaldı. Verilen paralar esnafın değil biriken borçlarını kapatmasına, karnını bile doyurmaya yetmeyecek miktarda olması beklentileri karşılamadı. Döviz alıp başını giderken, akaryakıta, gaza, elektriğe, suya her gün zam gelmekte, YİD Projelerine verilen devlet garantilerinin bütçeye verdiği yük de kur artışına paralel olarak artmakta.  Çalışanların ve emeklilerin maaşları son on yılda %70 erozyona uğradı, buna karşın işsizlik, iflaslarla birlikte yolsuzluklar tavan yaptı. Bu arada bir önceki Ticaret Bakanı Ruhsat Pekcan’ın, kendine ait Nanoksia firmasının bakanlığına piyasa değeri kilosu 100 TL olan dezenfektanı 175 TL den sattığı belgelendi.

Açıkçası ekonomideki bu sarmala ne geçmişin ünlü ekonomistlerin teorileri, ne de çağdaş meslektaşların çabaları kolay çözüm bulabilir.Yine devlet kademelerinde önemli koltuklara liyakati ve tecrübesi yetersiz kişiler anormal ek maaşlarla atanmakta. Yönetim kurullarına atananlardan daha dramatik olanı ise ülkemizin önemli eğitim kuruluşlarından Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne üniversite akademisyenlerinin aylardır direnç gösterdiği bir kişinin getirilmesi oldu.

Damat nerede derken, 128 milyar dolar nerede sorusu gündeme düştü. Ne damadın, ne de 128 milyarın izi bulunabildi, unutuldu gitti.

Yüz yüze eğitimin takviminin ne olacağı iki günde bir değişir oldu.

Muhalefet parti belediyeleri tarafından halka ekmek ve diğer gerekli gıda maddelerinin ucuz veya karşılıksız olarak dağıtılması engellendi.

Sedat Peker adında yasa dışı faaliyetlerde bulunan biri, TV dizileri gibi internet üzerinden yaptığı ve milyonların izlediği yayınlarda, İçişleri Bakanı Soylu ve önceki bakanlardan bazılarına karşı açık ithamlarda bulundu. Bakan Soylu, Haber Türk TV de farklı izleyicileri bulunan gazetecilerin Peker’in ithamlarına ilişkin sorularına hiç yanıt vermezken, bir takım belge ve geçmişin gazete haberlerine dayanarak ilgisiz bir takım açıklamalarda bulundu, böylece zamanı başarılı bir şekilde doldurmuş oldu. Bakan bu arada Sedat Peker’in ayda 10 bin dolar ödeme yaptığı siyasetçinin adını, çağırıldığı takdirde, savcıya vereceğine dair bir ifade kullandı. Bakanın çalı arkasından davul çalması, bırakın siyasi muhaliflerine davet çıkarmasını, asıl kamuoyunda ciddi ölçüde olumsuz etki yarattı. Bakan bu olumsuz etkinin seçimlere nasıl yansıyacağını hiç hesaba katmadı anlaşılan.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gelini olduğu Rize’ye yaptığı ziyaret sırasında da yine tatsız bir olayla karşılaştı. Tehditlerin savrulduğu, arkadaşlarının tartaklandığı olaylar için Sn. Cumhurbaşkanı, parti lideri kimliği ile “Rizeliler ders verdi, bunlar daha iyi günler.” dedi. Böylece bundan sonra daha ağır sonuçlar doğuracak olayların ortaya çıkacağını adeta müjdelemiş oldu. Hemen peşinden din öğretmeni olduğu iddia edilen bir meczubun Bakan Soylu’ya “yanındayız!” dediğine dair elinde dürbünlü tüfekle poz verdiği fotoğrafı, bugünkü gazetelerde yer aldı bile.

Bakanlarının arkasında duran, ancak sırası geldiğinde, taşından toprağından, köylüsünden kentlisine kadar herkesin hakkından, hukukundan, sağlığından, güvenliğinden, ekonomisinden, velhasıl her şeyinden bizzat sorumlu olduğuna dair sıkça yaptığı açıklamalara rağmen “… bunlar daha iyi günler…” demekle Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan kendi ile ciddi bir çelişkiye girmiş oldu. Geçim sıkıntısı çeken, hak-hukuk-adalet sloganları ile protesto yürüyüşü ve toplantı yapanlara karşı, polisin orantısız müdahalelerinin yeterince kalplerimizi burduğu bir ortamda, Cumhurun Başı’ndan gelen bu uyarı gerçekten de anlaşılır gibi değil.

Gündem böylesine yoğun ve hassas olaylarla doluyken, aslında seçim arifelerinde duymaya alıştığımız, “Ülkemizde 3 bölgede petrol bulundu.” müjdesini, bu sabah TV de bir kez daha Cumhurbaşkanı bizzat verdi, biz de biraz ferahladık…

Böylece yukarıdaki gündem konuları da, geçmiştekiler gibi, geçiştirilmiş oldu.

Bülent Payaslıoğlu

 

 

Share

Bir cevap yazın